-Günlerin
çok öncesi-
Ben:
Şairin/şairlerin acıyla, ayrılıkla, kıvranarak
söz misali -doğum anı bir kadın gibi-
döküldüğü şiirin, sözün...
edepten bihaber bedenlerin
kirli nazarına düşerken...
Şiirin sesi olsa da söylese...
Sen:
Hayat.
Ben:
Dinle beni, dinle!
"Sensizlik..."
buna mecburmuş gibi
hiç olmayacakmış gibi
"Olsun,
şairiz ya!" diyeceğiz, avunacağız...
-Günlerin
az öncesi-
Ben:
Kelimelerin dili olsa da söylese!
Benim gidenler, benimdir.
Kaldım yarım bir düş gibi,
apansız, bu yerde...
-Günlerin
kendisi-
İkimiz:
Derine, daha derine
boyumuzun aşıldığı/
aştığımız korku;
ama korkuyorsun,
ben yanındayım:
her zaman yüreğin olacağım...
Bir düşün, inceden
şiir oluvermişsin,
kelime kelime giyiniyorsun,
en güzel kafiyeleri takıyorsun:
oraya, saçlarına...
Her anlam, derine
her açıldığımız, daha derine;
gözlerine geliyorum:
kendim, dizenin şafağında;
genzini yakıyor soluğum,
bereketin oluyorum...
Her dize ayrı bir iştahlı,
her tamlama benim oluyorsun...
Ne fuzuli ne garip,
ne de aşığın çektiği: çile.
İkimizden bu sayfa bu çocuk bu can
ve ikiden yaratmanın hoşluğu
biraz ah biraz keder
tuzu biberi, sevgiyi bizi: en çok da seni
katıyoruz aşımız misali:
yarınımız, gelenimiz, çocuğumuz...
-Günlerin
sonrasına-
Yavrum! Bu şiiri annenle sana yazdım.
(Mijdar 17 / Gelibolu)
Ramazan Çetiner