Mih söküğü, dikiş tutmaz
kaldı izler yek yandan.
Sarıp sararmaktan gayrı ne kaldı?
Her ayrılık,
bir parça götürüyor aslından...
Aslında olan olmakta ne kaldı?
Yalnız,
Güneş sığınırken kızıl ötesi
O dorukları kar ve uçurumlar ardı.
Yapayalnız ödüyorum, o koca bedeli
O sıçrayış o -cağız ve ödeşme.
Bedel ağır,
Yanılmaktan gayrı ne kaldı?
Dolunayın izinde bir özlem
Karanlık, bir gürültü
Bitıb bir acı ve koca bir haşra karışan
ve yıldız şehadetinde örttüğüm,
o sır-ı küfr mahiyeti
Kırac bir sofra ekmek ki köz
Yangın yeri, iz düşümü gecenin
Seni sevişim, kırka çıkışan bir yedi
Yedisi çıkmış bir ayrılık ve seni
Seviyor olmak, bir tutam şiir,
Bir yudum susmaktan gayrı ne kaldı?
Kahrolası o yıla eklenen bir yıl ve ay
Sitem sözlerin, gözlerine yaş
Kurban olduğum etme bir daha söz
Kurbanım, bir yas ayrılığa hüküm
Çalınan düşler, karışan bakir eller
Düşlerin kirlenişi,
Günahın boynuma ey yüzüm
Gayrı bundan haram, cürm ne kaldı?
Ölüm gibi sessizliğim
Toprağa, suya ve sana
hasret bir yığın taş
döşediğim beden, uyu
bu gece karanlığınla
ey içimdeki ilan, gömülen kadın!
Bir yığın vicdan
Ölen kim? Yaşama ne kaldı?
Kirlendiğini sanıyorsun artık
Umut, mavi, sen ve yalanım
Artık bir adamım, bir enkaz gerçek-
le bir başıma, bu karıştığım günahla
Sezen'den bir Sitem
Ve karanlıkta kalan iki
Uzaklaşıyor aydınlık
Bir şarkıdan gayrı ne kaldı?
İçimde bir katl, fermanı padişah
Dördüncü yıkılışı devrimin
Sonu yok uç-
kurmaya asi
Ay ve başında, karanlıktan gayrı ne kaldı?
(Tebax
16 / Siverek)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder