Soğuk muhakkak üşütürdü adamı.
Yalnız adamın soğuduğu başkaydı.
Bir öykünün nefis bir başlangıcı olabilirdi.
Ve böylece başladı.
Yürüdü adam; kar yağıyordu; üşüyordum.
Bir soğuk yalayıp geçti yüzümü. Hissettim.
Ne mavi maviydi ne kızıl.
Ne insanlar vardı sokakta ne yok.
Yürüyordum... Adımlarım küçük,
Düşlerimin sığmayacağı kadar dar.
"Benim için değerlisin, farklısın..."
demişti adam.
Dönmemişti bir daha taraf,
Taraflar sessiz, taraflar sebepsiz.
Hissetmişti adam,
Göstermiyordu ama
Bir zelzele gelse bu kadar yerinden ederdi.
Bir reddediliş bu kadar mı ağırdı?
Ağırdı adama... Bu yük ağırdı.
Karşı kaldırıma geçti adam.
Bir çalışan karı temizliyordu.
Sokak lambaları bir yanıp bir sönüyordu.
Bir kişi bir şeyler yazıyordu.
Adam otobüs durağını seçti birden,
Oturduk.
Zaman şiirin, caddeler şairindi sanki.
Kağıt kalem yoktu.
İlham bir gelip bir gidiyordu.
Bir yer buldu, yazdı.
Belki de söyleyemediklerimdi.
Söyleyemediğim sevdam, yok oluşa mahkum aşkım.
Bir daha yürüdük.
Tanıdık caddeler, alışık sokaklar, lambaların
umarsızlığı.
Adam bir daha durdu.
Senin her gün dokunduğun kapıdaydı gözüm.
Mandal olasım geldi.
Karşılaşma ihtimalimiz yok,
Sen çıksan, dükkana girerdim.
Ne çok istemişti adam,
O akşam söyleyecektim, dedi.
Söyleyemedi.
Gözlerine bakarken
Bir kadına iki göz bu kadar mı yakışır, demiş
Ve doyasıya bakmıştı gözlerine.
Çay gelip çay gitmişti.
Zaman su gibi geçince
Sözcükler de bir bir dökülmüştü.
Her insan aşık olur
Her insan şiir yazar
Her insan reddolur
Ama ama bu adam ilk kez niyet etti
Niyet etti aşkı yaşamaya.
Ve reddolduğunu anladım adamın.
Yürüdü adam
Bir daha sevebilir miydi bu kadar?
Görüp bakamamak
Yakın olup yaşayamamak.
Yürüdüm.
(Çile 16 / Siverek)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder